29 Aralık 2007 Cumartesi

BRONZ


DAHA ÇOK BİLGİ

Bilgi toplumu ; zamanımızın en önemli konularından birisi. Benimde özlemi içinde olduğum bir beklenti dönemi;
Başarılı ve gelişmiş toplumlar düzeyine erişmek, evrensel düşünen ,yerel sınırlar içerinde kalmayan, geniş düşünebilen, her türlü bilgiyi araştırıp, sorgulayan, hoşgörülü ve özgürlükten yana tavır alan. Olaylara duyarsız kalmayan, hakkını arayabilen yaratıcı olan, bilim ve sanata önem veren, gelişmelere açık, barışçı bireyler görmek. Bir gün toplum olarak kendi imkanlarımız doğrultusunda teknoloji üretimini sağlayarak, batıya muhtaç kalmadan üreten, gelişen, daha güzel bir uygarlık ve mutlu insanlar görmek arzusu içerisindeyim.
Yenilikçi ve yaratıcı kişiliğin olmayışı, bir çok sığ görüşlerin veya unsurun , bireyin yeteneğini açığa çıkarma ve geliştirme şansını azaltmakta olması, bireyin gelişmesini engellemektedir. Öngörüsünü daraltmakta ve bağımlı kılmaktadır. Bu tür sorunların sonucu beklentisi içerisinde olduğum dönemi geciktirmektedir.
Evrim

18 Aralık 2007 Salı

YAPTIKLARIM














































17 Aralık 2007 Pazartesi

KİTAP

Kitap : Alan DURNİNG’
Adı : Ne Kadarı Yeterli
Basım yılı : 1998
Basım Yeri : TÜBİTAK

Sovyetler Birliği'nin çöküşü ve soğuk savaşın sona ermesinden sonra, birçok düşünür yeni bir dünya düzeni için kuramlar geliştirdi.
Bir düşünüre göre "tarihin sonu" gelmişti; bir diğeri ise artık dünyamızda "etnik ve kültürel çatışmalar" devrinin başlayacağını muştuluyordu!
Eğer insanlar çok az yada çok fazla şeye sahip olduğunda çevre zarar görüyorsa, şu sorular akla gelir: Ne kadarı yeterli? Dünya hangi düzeydeki tüketime dayanabilir? Dünyadaki tüm insanların gezegenin doğal sağlığını çöküntüye uğratmaksızın rahatça yaşamaları olası mıdır?
Ne Kadarı Yeterli? bir yandan yoksulluğun yarattığı maddi açlığın, diğer yandan tüketim toplumunun beraberinde getirdiği duygusal boşluğun nasıl karşılanabileceği üzerinde dururken, günümüz sorularına akılcı bir çözüm getirme çabalarına önemli katkılarda bulunuyor yazar. bu kitabı okumuş, ve bilinçli bir tüketici olmaya çalışan ve çevreye duyarlı bir insan olarak, bu kitap bana farkında lık kazandırdı.

16 Aralık 2007 Pazar

SANATLA TANIŞMAK

Resim yapmak, bir şeyler karalayıp çizmek, geçmişten hatta çocukluk yıllarından kalan bir alışkanlığımdı.
İçine kapalı bir çocuk olmam, resimle tanışmamı sağlamıştı.
Hatırlıyorum da çevremdeki çocuklar, oyuncaklarıyla oynarken, benim oyuncaklarım çizdiğim resimlerim olmuştu. Düş gücü geniş olan bir çocukmuşum. En zengin ailelerin çocuklarına bile satın alamayacağı, oyuncaklar yaratıyordum resimlerimde. Oyuncaklarımın karakterleri, ve yaşadıkları bir dünyaları vardı. Fantastik bir dünyamdı bu.. düşünceler ve imgeler den sonra oluşan muhteşem bir duygu ağıydı. Gidemediğim ülkelere, zamanlara, tarihe mekanlara ulaşmanın en kolay yoluydu
Zamanla , karikatür, çizimiyle ilgili ne varsa takip eder durumda bulmuştum kendimi
Daha sonra, resim, tasarım, iç mimari, sanatla ilgili konular hayatıma bir şekilde girmişti. Zamanla odak noktam oldu.
Evrim

9 Aralık 2007 Pazar

GEÇMİŞ ZAMAN


O kendine özğün bir havası olan
naif bir dünyalıydı
uzun tarih dönemeçlerinde
masalsı öyküleriyle büyümüştü evrenin
döneminin tutkulu serüvencisi, keşifçisiydi
kendi insanlığını eskil ayak izlerinde
arkaik yapılarda, çürümüş,fosilleşmiş bedenlerde arıyordu
yerle bir edilmiş yaşamını sorguluyordu
şehrin kıpırtısız ilkelliğinde
Evrim

8 Aralık 2007 Cumartesi

İMGE

Öykümsü düşlerimin baş belası kesildiği bir andayım şimdi
Bir parçam dün elinde valiziyle gitti sonsuz bilinmezliklere
Bağırmadım arkasında gitme diye
Belkide gitmek istedim gülümsercesine
Gözlerimde bir yer sınırlıyorum
Bir resim yapacağım bu ara
Evrim

BAKIŞ


Hüzün ve mutluluk dönemlerimin buluştuğu, ve sonunda umutlaştığı
bir zaman arası var.
Böylesine töresel ve bağnaz hayat şartlarında, içime sığdıramadığım
Küçük Mutluluklarım var.
Evrim

2 Aralık 2007 Pazar

SEPYA



SEPYA


Sepya bir tür kahverengi..
Gizemli bir renk..
Mürekkepbalığının kendisini korumak için salgıladığı bir sıvıdan elde ediliyor sepya, 18'inci yüzyıl ressamlarından kimilerinin gözdesi, 19'uncu yüzyılda modalaşıp yaygınlaşıyor.
Seviyorum sepyayı..
Çünkü kahverenginin binbir türü içinde sepya 'zaman' kavramının rengi gibidir.

***

Eski fotoğraf albümlerinde, sepyaya çalan resimlere çokça rastlanır. Zamanla sararıp solan her şeye mürekkepbalığının kendisini korumak için ürettiği salgının rengi siner, hüznü aşılanır. Önceki gün akşam saatlerinde, sepyalaşmış eski bir aile fotoğrafına bakarken geçen zamanı duyumsadım.
Oysa fotoğraf zaman değil; an...
Nedir an?..
Vaktiyle bize atomu maddenin en küçük parçası diye belletmişlerdi, şimdi sözlüklerde 'an zamanın en küçük parçası' diye tanımlanıyor.
Atom parçalandı..
An parçalanamaz mı?..

***

Fotoğraftaki annemin suretine baktım, sonra babama ve biz kardeşlere!.. Hepimiz sepyalaşmıştık, sanki mürekkepbalığının karnından çıkmış gibiydik, oysa yunus balığının karnında yaşamak, hem daha kolaydı, hem de söylencelere daha çok yakışırdı.
Fotoğrafta donmuş olan zaman, bir anın sürekli geleceğe taşınmasından oluşur.
Duran zamandır fotoğraf..
Elimdeki eski aile fotoğrafına bakarken duran zamanın karşısında akan zamanla özdeşleştiğimi duyumsadım.
Geçip gidiyordum.

***

Fotoğraf duran zaman..
Sinema akan zaman..
Yönetmen çevirdiği filmde zamanı istediğince kullanabilir; yüzyılları saatlereya da dakikalara sığdırabilir, günümüzü ilk çağlara bağlayabilir, geçmişin derinliklerine iskandil sarkıtabilir, geleceklerden geziye çıkabilir; ama bir film seyrederken insan sinemanın biteceğinin bilincindedir..
Film biter..
Fotoğraf bitmez.
İnsanın film karşısında fotoğraflaşmasının gizemi budur. Fotoğrafın karşısında sinemalaşıyor insan..
Sinema karşısında fotoğraflaşıyor.

***

Kim bilir, belki de düşünülenden yakın bir gelecekte insan zamanın bilinmezliğini çözecek, dördüncü boyutu avucunun çizgilerine dönüştürecek,yaşamın el falını okuyacak...
Atom gibi an'ı da parçalayacak..
Işık hızını sollayacak aracın ivmesinde gerçeği yakalayacak; ışık hızını aştığı an, insan sepyalaşmaktan kurtulup ikinci Aydınlanma'yı yaşayacak..
Her şeyin başı insan..
Sonu da insan.

İlhan Selçuk

30 Kasım 2007 Cuma

EUGENİO RECUENCO







Hayaranlıkla çalışmalarını takip ettiğim, ve tarzını çok beğendiğim Ispanyol Moda fotoğrafçısı, Eugenio Recuenco'nun çalışmaları sanat, ve yaratıcılık, kokuyor. Çalışmalarında rönesans döneminin etkilerini görmek mümkün.

18 Kasım 2007 Pazar

SANAT VE YARATICILIK


Yaratıcılık evrenseldir; farklılıklarına karşın herkeste bulunabilir. SLOVHOVER, yaratıcı sürecin bir düş yolculuğu olduğunu her an ortaya çıkacağını savunur. Sanat ve kültürde yaratıcı süreç simgeye çevrilir. FREUD, insan zihninde şiirsel bir güç olduğuna inanır. JUNG, yaratıcılığı bilinçaltına dayandırır. RANK’ a göre ise; sanatçı, irade ve işlem adamı, başka bir deyişle yaratıcıdır. Ama tüm bunların kaynağı ne olursa olsun yaşam ve ölüm her şeyi belirliyor. Ölümsüz olabilmenin tadı sanatta doyasıya var. Var olmanın dayanılmaz hafifliği gibi, sevginin paylaşımı, yaratılanların paylaşımı; işte gerçek olan bu. Önemli olan bunun doğumunu ve gelişimini sağlıklı yapabilmektir. J. DEWEY’e göre “eğitim sosyal değişime açılan bir yoldur”. Daha iyiye, daha güzele, daha insansılığa yürüme gerekliliği, kaliteli bir yaşamın denek taşlarıdır. Dünyanın % 70’i su, insan vücudunun%70’i su olduğu gibi dengede olunca günlük yaşam, ya da kağıda, tuvale, mekana, sese, devinime dönüştürülen yaratı yerini bulacaktır. Tıpkı vücudun biyolojik yaşamını sürdürebilmesi için ne istediğini bilmesi gibi. Bunlar özgüvenle gerçekleşir.

Yaratıcı bireyin özelliklerinden birkaçı;
• Başarılıdır.
• Yaratıcı insan düzen gereksinmesi ile güdülüdür. BARON (1958 )
• Meraklıdır
• Öz kanıtlama içersindedir.
• Özgürdür.
• Yüksek üretim gücüne sahiptir.
• Kuşkuludur.
• İlgi alanları çok yönlüdür.
• Estetiksel yargı içindedir.
• İçe dönük yapısı olabilir.
• Coşkuludur.
• Önsezilidir.
• Etkileyendir.

SANAT EĞİTİMİNİN GEREKLİLİĞİ
- Uygar bir toplum yaratır.
- İnsan ruhunu yüceltir, ruhsal gereksinmeleri doyurulur.
- Dengeli bir birey yaratır.
- Zihinsel yetileri geliştirir.
- Kendine güvenen insan yetiştirir.
- Teknolojik yoğunlaşma karşısında denge oluşturur.
- Sanat eğitimindeki değişmeler, toplumdaki bilimsel, teknolojik, kültürel, siyasal değişmelere de bağlıdır. Aynı biçimde bir toplumsal kurum olarak “okul” ve bir toplumsal bilim ve düzence olarak “eğitim” de değişime uğrayacaktır ve uğramaktadır.
Kaynakça: TÜLÜY ÇELLEK

GAZİANTEP MEMLEKETİM







Güneydoğu Anadolu Bölgesinin en büyük, Türkiye’nin ise 6. büyük kenti olan Gaziantep, Anadolu’nun ilk yerleşim alanlarından birisidir.Taş, Kalkolitik, Bakır, Hitit, Mitani, Asur, Roma, Bizans, İslam, Türk-İslam dönemlerine ilişkin kalıntılara bölgenin her yerinde rastlanılmaktadır.Yöre M.Ö. 1700 yıllarında Hititlerin hakimiyetine girmiş olup, bugün şehrin 10 km. kuzeyinde bulunan antik Dülük şehri ise Hititlerin önemli bir din merkezidir.Halife Hz. Ömer zamanında İslamiyetin Arap yarımadası dışında yayılması için sürdürülen mücadeler sonucu 636 yılında Yermük Savaşında Bizans ordusunu mağlup eden İslam orduları, İyaz Bin Ganem komutasında Gaziantep yöresini İslam topraklarına dahil etmiştir. Böylece yöre halkı 636 yılında Müslümanlığı kabul etmiş ve Gaziantep’in ünlü Ömeriye Camii o dönemde fethin sembolü olarak yapılmıştır.1071 Malazgirt Zaferinden sonra Süleyman Şah, 1084 yılında Antep ve yöresini kesin olarak fethederek burayı Selçuklu İmparatorluğu’na bağlamıştır.20 Ağustos 1516 yılında Yavuz Sultan Selim Han Antep’e gelerek üç gün burada konakladı. Memlüklülere karşı 1516 yılında elde edilen Mercidabık Zaferi ile Antep Şehri ve yöresi Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetimine girmiş oldu.
KÜLTÜREL MİRAS ZEUGMA
Zeugma M.Ö. 300 civarında Büyük İskender'in generallerinden Selevkos Nikador tarafından kurulmuş bir antik şehirdir. bugün Gaziantep ilinin Belkıs şehri eteklerindendir.
GAZİANTEP MUTFAĞI: Gaziantep Mutfağı, seneler boyunca geleneklerinin ve yöresel damak lezzetinin zenginliği ile ülkemiz ve dünya mutfakları arasında ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Gaziantep mutfağında ilk bakışta dikkati çeken en önemli husus, kullanılan malzemede gösterilen titizliktir. Yemeği oluşturan tüm malzeme büyük titizlik içerisinde seçilmekte, değişik tat ve lezzet veren baharatlar, salçalar ve karışımlar yemeklerde bol miktarda kullanılmaktadır.Gaziantep yemeklerinde, yemeğin güzelliğinde, lezzetinde malzemenin niteliği kadar yemeği pişirenin ustalığının ve el becerisinin de payı büyüktür.
GELENEKSEL ANTEP EVLERİ : Havara veya keymıh adı verilen yumuşak kalkerli taşlardan kalın olarak yapılır. Genelde bir ya da iki katlı olup, üç katlı olanlara da rastlanmaktadır.Bu tür özelliklere sahip olan geleneksel Antep evleri bugün şehir merkezinde, Eyüboğlu Mahallesi, Türktepe Mahallesi, Tepebaşı, Bostancı ve Kozluca Mahalleleri, Şehreküstü semti ve Kale civarında bulunmaktadır.Kurtuluş savaşında Fransızlar tarafından işgal edilen Antep, işgal sırasında harabeye dönmüştür. Bu savaş sırasında çok sayıda tarihi eserle evler zarar görmüştür. İnsanların daha lüks konutlara taşınması bu evleri kaderine terk etmiştir. Çoğu yıkılarak yerlerine beton binalar yapılmıştır. Geniş bir kültüre sahip olan antep gezilip, görülmesi gereken yerlerden birisidir.
EL SANATLARI: Bakır işlemeciliği, sedef kakmacılık, yemenicilik (ayakkabı), kilim dokumacılığı, kutnuculuk, yorgancılık, abacılık, altın ve gümüş işlemeciliğinin yapıldığı kuyumculuk başta gelmektedir.
kaynak; Anadolu Evleri

BÜYÜK DEHA LEONARDO DA VİNCİ

Yapıtlarına ve zekasına hayran kaldığım büyük sanatçı. Büyük bir ustalıkla yarattığı tüm eserleri, derin araştırmalara ve bilgeliğe dayanıyordu kuşkusuz. Böyle çok yönlü bir sanatçının insanlığa sunduğu güzellikler, hayatımıza anlam ve önem katmıştır. O çok yönlü bir kişiydi. Mimar, müzisyen, anatomist, mucit, mühendis, heykeltıraş, geometrisyen ve ressam onu tanımlayan özellikleriydi. Bilim insanlarını ve sanatçıları düşünürken, bu insanların dünyanın gelişmesi için Tanrı tarafından özel olarak gönderildiklerine inanırım. Yazmayı tasarladığı kitapların hepsini yazabilseydi bilimin sonraki dönemde uğradığı zorlukların çoğu aşılmış olacaktı. Leonardo'nun bilimsel anlayışı günümüz bilim anlayışı ile yaklaşık olarak bağdaşır durumdadır. Da Vinci İyi bir gözlemcidir, uygulayıcıdır, deneycidir. Doğayı tüm saplantılardan arınmış bir kafayla, bir çocuğun her şeyi kucaklayan açık yüreği ile karşılar gibi karşılamamızı salık veren Leonardo da Vinci, yaşam öyküsünü şöyle dile getirmiş:

"Nasıl yaşamam gerektiğini anlamaya başladığımda, nasıl ölmekte olduğumu gördüm". Öldüğünde 67 yaşındaydı.”

En önemli yapıtları
Mona Lisa (1503 - 1507)
Son Yemek(1495 - 1497)